gerilmek ne demek?
- Germe işi yapılmak, gergin duruma gelmek, belirli bir uzama ile çekilmek
Koltuğunda şöyle bir gerilmiş, gülümseyerek yüzüme bakıyordu.
Y. Z. Ortaç - Gergin bir biçimde açılmak
Gülmek istedim, dudaklarım titreyip gerildi.
A. Gündüz - Kasılmak.
- Kızmak, öfkelenmek, sinirlenmek.
- İlişki ve davranış bozulacak duruma gelmek.
Distend.
Tauten.
Tense.
Stretch.
To be stretched.
To be tightened.
To be tensed.
To be stretched / tightened / tensed / under tension.
To span.
To stretch.
To spread.
To tighten.
To hang.
To tighten up.
gerilme
- Kasların son uzama gücü ile vücudun bütün bölümlerinde oluşan gergin durum, gevşeme karşıtı.
- Gerilmek işi.
- Gevşemenin karşıtı;
- Kasların son uzama gücü ile vücudun bütün bölümlerinde oluşan gergin durum.
- Bir nesnenin boyutlarının değişmesine yol açan birim alan başına uygulanan kuvvet.
- Uygulanan bir güce karşı güç yönünde gösterilen direnç.
Stratching.
Tensile.
Stretching.
Stress.
gerilme dayanıklılığı
- Bir nesnenin kırılmadan dayanabildiği en büyük gerici kuvvet değeri.
- Bir nesnenin kırılmadan dayanabildiği en büyük gerici kuvvet değeri.
Tensile strength.
Zugfestigkeit
Résistance à la traction