genişlemek ne demek?
- Geniş duruma gelmek, büyümek.
Teleskopların kuvveti arttıkça bilinen gök cisimlerinin sayısı ve kainatın hacmi de genişlemiştir.
Mehmet Kaplan - Bollaşmak.
- Rahat bir duruma gelmek, açılmak, ferahlamak
Ahali dar parmaklıklardan kurtulur kurtulmaz, yelpaze gibi açılıp genişleyerek dağılıyorlardı.
P. Safa - Yaygın duruma gelmek.
- Widen.
- Extend.
- Expand.
- Dilate.
- Enlarge.
- Spread out.
- Broaden.
- Flare.
- Splay.
- Sprawl.
- Yawn.
- To broaden out.
- To widen.
- To broaden.
- To enlarge.
- To dilate.
- To expand.
- To extend.
- To ease up.
- To expend.
- Branch out.
- Bulk.
- Eke out.
- Evolve.
genişleme
- Bkz. dilatasyon, dilasyon
- Genişlemek işi.
- Bk. ünlügenişlemesi
- Bir iktisadi dalgalanma evresinde reel gayrisafi yurtiçi hasılanın dipten zirveye varasıya geçirdiği artma süreci. krş. daralma
- Bir delik veya borusal bir yapının genişlemesi, dilatasyon, ekspansiyon, ektazi.
- Dilation.
- Expansion.
- Extension.
- Broadening.
- Broading.
genişleme aksiyomu
- ( )
- Extension axiom.
- Axiome d'extension