güzel ne demek?
- Göze ve kulağa hoş gelen, hayranlık uyandıran, çirkin karşıtı.
- İyi, hoş
Güzel şey canım, milletvekili olmak!
Ç. Altan - Beklenene uygun düşen ve başarı düşüncesi uyandıran.
- Soyluluk ve ahlaki üstünlük düşüncesi uyandıran.
- Görgü kurallarına uygun olan.
- Sakin, hoş (hava).
- Okşayıcı, aldatıcı, kandırıcı.
- Pek iyi, doğru.
- Hoşa giden, hayranlık uyandıran, beğenilen.
- Beautiful.
- Pretty.
- Nice.
- Good-looking.
- Shapely.
- Handsome.
- Fair.
- Appealing.
- Fine.
- Lovely.
- Pleasant.
- Beauteous.
- Bonny.
- Comely.
- Ducky.
- Goluptious.
- Good.
- Goodly.
- Nifty.
- Personable.
- Plummy.
- Sapid.
- Sightly.
- Smart.
- Sweet.
- Swell.
- Well.
- Well-favored.
- Well-fa.
- Well-fa attractive.
- Bracing.
- Cherub.
- Dreamy.
- Elegant.
- Enjoyable.
- Gallant.
- Glorious.
- Graceful.
- Grand.
- Princely.
- Stunning.
- Winsome.
- Excellent.
- Beauty.
- Enchanting.
- Favo u rable.
- To have a well-proportioned form.
- Glad.
- Jolly.
- Picturesque.
- Wonderful.
güzel adayı
- Bathing beauty, bathing belle.
güzel ama ifadesiz yüzlü kimse
- Wax doll.