fek ne demek?
- Bozma, feshetme, kesme, ayırma, koparma.
- Bk. çene
- Üzüntü veya kızgınlıktan dolayı başını aşağı eğip, nereye gittiğini bilmeden gitmek. (Osmanlıca'da yazılışı: fek')
- Release (from a pledge.
- Lifting of a lawful restriction.
- Release.
çene
- Omurgalılarda kemik veya kıkırdak ile desteklenen, altlı üstlü dişleri taşıyan ve ağzın açılıp kapanmasını sağlayan parça
- Mengene, kerpeten vb. araçların eşyayı sıkıştıran karşılıklı iki parçasından her biri.
- Çok konuşma huyu, gevezelik.
- Köşe.
- Omurgasız hayvanlarda buna benzeyen yapı.
- Omurgalılarda kemik ya da kıkırdak ile desteklenen, dişleri taşıyan ve ağzın açılıp kapanmasını sağlayan yapı.
- Omurgasızlarda bu görevi taşıyan benzer yapı.
- Omurgalılarda kemik veya kıkırdakla desteklenen, dişleri taşıyan ve ağzın açılıp kapanmasını sağlayan yapı.
- Chitchat.
- Chin.
fekahe
- Latife etmek, şaka yapmak.
fekahet
- Şakacılık, hoş mizaçlılık.
- (Bak: Fakahet, Fakih)