farsak ne demek?
- Dağ köylüsü.
- Delişmen.
dağ
- Yer kabuğunun çıkıntılı, yüksek, eğimli yamaçlarıyla çevresine hâkim ve oldukça geniş bir alana yayılan bölümleri.
- Kızgın bir demirle vurulan damga, nişan.
- İyileştirmek için vücudun hastalıklı bölümünde kızgın bir araçla yapılan yanık.
- Büyük üzüntü, acı
- Yerkabuğunun çıkıntılı, yüksek; eğimli yamaçlarıyla çevresine egemen ve oldukça geniş bir alana yayılan bölümlerine verilen ad.
- Çevresindeki araziye göre çok yüksek olan toprak, kaya veya kumdan tepe.
- Orman.
- Mountain.
- Montane.
- Mount.
fars
- Güldürü.
- Cıyaklamak.
- İran'ın güneybatısında yaşayan halk veya bu halkın soyundan olan kimse.
- Güldürü öğesi hareketlerden ve nüktelerden çıkan oyun; düşünceden çok göze ve duyulara yönelir. Vurgu, kişiyi karikatürleştirerek ve olayları abartarak elde edilir.
- (Fers) İran'lı.
- Clownery.
- Federal Aviation Regulations, the laws governing aviation.
- Federal Aviation Regulations, frequently cited by FAs.
- Fatality Analysis Reporting System A NHTSA system which has collected information on fatal crashes since 1975 in all states, including data on alcohol involvement.
- Rules and regulations designed by the Federal Aviation Administration to control airspace operations in the United States.
fars i asgar
- Bk. tay