fakir ne demek?
Kökeni: Arapça
- Geçimini güçlükle sağlayan, yoksul, fukara, zengin karşıtı
En fakir köyler taştandır ve üstü kiremittir.
F. R. Atay - Olması gerekenden az
Seni fakir, soluk bir dekor içinde görmek istemem.
M. Yesarî - Zavallı, kimsesiz
Hey gidi kahpe felek, gençliklerine doymadan gitti fakirler.
H. Taner - Kişinin alçak gönüllülük göstermek için kendisine verdiği san
Fakir dün ziyaretinize geldimse de bulamadım.
Şemseddin Sami - Hindistan'da yokluğa, eziyete kendini alıştırmış derviş.
- yoksul
- Düşük gelirli
- Biçare, muhtaç, yoksul. İslam dini, ev kirası, yiyecek, içecek, giyecek, ilaç, yakacak gibi zorunlu ihtiyaçları karşılandıktan sonra yılda 96 gram altın alabilecek kadar geliri olmayanları fakir sayar. Fakirlerden vergi alınmaz, İslam devleti zorunlu ihtiyaçlarını karşılamada, tedavi, tahsil (öğrenim), yolculuk gibi durumlarda fakirlere yardım eder. Çağımızda insanların çoğunun yoksun olduğu sosyal güvenliğe kavuşturur. Bu sebeple de fakir-zengin arasında düşmanlık, zıddiyet, gerginlik, çatışma olmaz. Toplumda denge, huzur, mutluluk, sükun ve sosyal adalet sağlanır. (İnsanlardan istiğna ederek kendini ibadet ve taata, Kur'an ve iman ve İslamiyet hizmetine vakfeden zatlara da manen zengin manasına fakir denildiği de görülmüştür.)
- Zavallı, garip.
- Derviş.
- Poor.
- Needy.
- Pauper.
- Destitute.
- Distressed.
- Impecunious.
- Indigent.
- Necessitous.
- Penniless.
- Penurious.
- Ropy.
- Small.
- Poor person.
- Humble.
- Dervish.
- See Faker.
- Needy / unfortunate or miserable person.
- Barehanded.
- Have- not.
- An Oriental religious ascetic or begging monk.
- Muslim or Hindu mendicant monk who is regarded as a holy man.
- Fakir.
- Fakir, hint fakiri, derviş, dolandırıcı, sahtekar, numaracı
- Derviş, fakir, Hint fakiri.
fakir ama temiz giyimli kibar
- Shabby genteel.
fakir babası
- Guardian of the poor.