engin ne demek?
- Ucu bucağı görünmeyecek kadar geniş olan.
Bu deniz de sabahın sisi içinde engin, sınırsız bir deniz gibi görünür.
H. TanerO engin denize benzersin ki yavaş yavaş coşar ve coşunca da pek hırçın olursun.
A. H. Müftüoğlu - Açık deniz.
Enginden dönen deniz kuşları sessiz kanatlarıyla başımın üstünde dolaşıyorlar.
R. N. Güntekin - Denizin kıyıdan çok uzaklarda bulunan geniş bölümü.
- Değer ve fiyatı düşük olan.
- Yüksekte olmayan, alçak (yer), ingin, münhat
Engin olur bizim elin ovası / Yüksek olur yaylaların havası.
Halk türküsü - Erkek ve kadın ismi olarak kullanılır.
- Her bakımdan varlıklı kimse.
- İyi, güzel, temiz, sağlam.
- Çok geniş, vasi.
- Boundless.
- Immense.
- Wide.
- Exalted.
- Extensive.
- Offing.
- Broad.
- Cosmic.
- Vast.
- The open sea.
- The high sea.
- Open.
- Open sea.
- Depth.
- Expansive.
- High seas.
- Profound.
- Thundering.
engin bilgi
- Erudition.
engin dallardan murt yememek
- Yükseklerden uçmak, burnu büyük olmak: Engin dallardan murt yemezdi. Onun alacağı kız ya çok zengin ya da tanınmış bir aileye mensup olmalıydı. -O. Kemal.