emin ne demek?
Kökeni: Arapça
- Osmanlı imparatorluğunda bazı devlet görevlerindeki sorumlu kişi.
- Kalbinde korku ve endişesi olmayıp rahatta olan.
- Emanet olarak idare edilen dairelerin başı.
- Şüpheye düşmeyen, kati olarak bilen.
- Sakıncasız, emniyetli, tehlikesiz.
Dağlar hiçbir zaman emin değildir.
Y. K. Karaosmanoğlu - Şüphesi olmayan.
Pek büyük bir serveti olduğundan emin idiler.
H. Z. Uşaklıgil - İnanan, güvenen.
- Kuşkusu olmayan.
- İnanılır, güvenilir.
- Emniyette olan.
- Güvenli.
Gizli kitapları ve notları yok etmemiş yahut daha emin bir yere kaldırmamıştım.
R. N. Güntekin - Korkusuz.
Good.
Responsible.
Sound.
Stanch.
Staunch.
Trusty.
Unfaltering.
Bailee.
Fiduciary.
Strong.
Free from doubt.
Trustable.
To be in the bag.
Unerring.
Sure.
Confident.
Certain.
Positive.
Safe.
Secure.
Trustworthy.
Reliable.
Proof.
Assured.
In the bag.
Clear.
Cocksure.
Confidential.
Deliberate.
Firm.
emin bir şekilde
Positively.
emin ellerde
Safe.