duru ne demek?
- Bulanıklığı olmayan, temiz, berrak.
- Pürüzsüz ten.
Bu, duru beyaz tenli ve kıpkızıl dudaklı bir körpe Rus kızıydı.
Y. K. Karaosmanoğlu - Arınmış, karışık olmayan dil, üslup.
Böyle duru bir mantık karşısında akan sular duruyordu.
A. Kulin - Değişkenlerin değerleri verildiğinde, dizgenin kesinlikle tanımlanan belirlidurumu.
- Savaşta giyilen zırhlar, cevşenler, çelik elbiseler.
- Temiz, berrak, saf.
- Bir kadın adı.
State.
Limpid.
Clear.
Limpid berrak.
Lucid.
Crystal clear.
Transparent.
Clean.
Fine.
Purified.
Uncontaminated.
Pearly.
État
duru açınık
- Keskin açınıklardan e ve i açınıklarına denir.
Voyelle claire
duru denklemi
- Bir özdeğin ısıldevingen durularını sıcaklık, basınç ve bileşim gibi değişkenlere bağlı olarak veren denklem.
Equation of state.
Équation caractéristique d'un gaz