durgun ne demek?
- Atmosferik elektrik yükü veya diğer elektrik kaynakları nedeniyle radyo dalgaları ile olan girişim.
- Hareketli (dinamik) olmanın zıttı olan sürekli hareketsiz veya dengede olma durumu.
- Büyümenin ve üremenin kontrol altına alınması veya önlenmesi, bakteriyostatik gibi.
- Canlı olmayan, sönük, hareketsiz.
Harp hemen tesirini gösterdi. Piyasa durgun.
Ö. Seyfettin - Canlı olmayan, hareketsiz
- Neşesiz, keyifsiz, sessiz.
Öteki durgun bir Anadolu köylüsü idi.
F. R. Atay - Dingin, sakin.
- Sakin
Deniz masmavi, hava durgun, her taraf ılıktı.
R. H. Karay Calm.
Quiet.
Flat.
Still.
Untroubled.
Unruffled.
Static.
Airless.
Bovine.
Depressed.
Ditch-water.
Ditchwater.
Halcyon.
Inactive.
Languid.
Lifeless.
Placid.
Quiescent.
Serene.
Settled.
Slack.
Sleepy.
Stagnant.
Standing.
Stock-still.
Tranquil.
Windless.
Sedate.
Dull.
Subdued.
Withdrawn.
Inert.
Level.
Streamless.
Silent.
Dead.
Dead-calm.
Motionless.
Stockstill.
Smooth.
Uneventful.
Slow.
Stationary.
Serebe.
Torpid.
Statique
durgun ayrım
- Durgun çekimlerin birbirini izlemesinden oluşan, ağır, devinimsiz ayrım. Devingen ayrımın karşıtı.
Slow scene.
Langsame Bildfolge, langsame Sequenz
Séquence lente
durgun çekim
- İçinde fazla devinim olmayan, gerilimsiz, çatışmasız, ağır gelişen çekim
- Alıcı devinimlerinin az olduğu ya da hiç yer almadığı çekim. Devingen çekimin karşıtı.
Slow shot.
Langsame Aufnahme
Plan lent