divanı nübüvvet ne demek?
- Peygamberler cemaati, peygamberler meclisi. (Osmanlıca'da yazılışı: divan-ı nübüvvet)
divanı ahkamı adliye
- Huk: Kanunlara göre, bakılacak davalarla ilgilenmek üzere 1284 yılında kurulan ilk nizamiye mahkemesi. (Osmanlıca'da yazılışı: divan-ı ahkâm-ı adliye)
divanı alı
- Yüce divan. (Osmanlıca'da yazılışı: divan-ı âlî)
nübüvvet
- Nebilik, savacılık, peygamberlik.
- (Nebi. den) Peygamberlik, nebi olmak, nebilik. Allah'ın (C.C.) emriyle vazifeli olarak insanları doğru yola çağırmak. (Bak: Muhammed (A.S.M.) - Resül)(.... Hem madem nev-i beşerde Nübüvvet vardır. Ve yüzbinler zat -Nübüvvet dava edip mu'cize gösterenler - gelip geçmişler. Elbette umumun fevkinde bir kat'iyyet ile Nübüvvet-i Ahmediye (A.S.M.) sabittir. Çünkü İsa (A.S.) ve Musa (A.S.) gibi umum resüllere nebi dedirten ve risaletlerine medar olan delail ve evsaf ve vazifeler ve ümmetlerine karşı muameleler, Resül-i Ekrem'de (A.S.M.) daha ekmel, daha cami bir surette mevcuddur... M.)(Enbiya-yı Salifinde nübüvvete medar ve esas tutulan noktalar ve onların ümmetleriyle olan muameleleri hakkında yalnız zaman ve mekanın tesiriyle bazı hususat müstesna olmak şartiyle yapılacak tam bir teftiş ve kontrol neticesinde Hazret-i Muhammed Aleyhissalatü Vesselamda daha ekmel, daha yüksek bulunmakta olduğu tahakkuk eder. Binaenaleyh nübüvvet mertebesine nail olanların hey'et-i mecmuası mu'cizeleriyle vesair ahvalleriyle, lisan-ı hal ve kal ile nev-i beşerin sinni kemale geldiğinde Üstad-ül beşer ünvanını taşıyan Hazret-i Muhammed Aleyhissalatü Vesselam'ın sıdk-ı nübüvvetine ilan-ı şehadet etmişlerdir. O Hazret de (A.S.M.) bütün mu'cizeleriyle Saniin vücub ve vahdetini nurlu bir bürhan olarak aleme ilan etmiştir. O Zat'ın (A.S.M.) ahval ve harekatı birer birer yani tek tek O'nun sıdk ve hakkaniyetini gösterirse hey'et-i mecmuası O'nun sıdk-ı nübüvvetine öyle bir delil olur ki; şeytanları bile tasdike mecbur eder.İ.İ.)(Bil ki nev-i beşerde nübüvvet, beşerdeki hayır ve kemalatın fezlekesi ve esasıdır. Din-i hak saadetin fihristesidir. İman bir hüsn-ü münezzeh ve mücerreddir. Madem şu alemde parlak bir h--uşu--n, geniş ve yüksek bir feyiz, zahir bir hak, faik bir kemal görünüyor. Bilbedahe hak ve hakikat, Nübüvvet içindedir ve nebiler elindedir. Dalalet, şer ve hasaret, onun muhalifindedir... M.N.)
- Being a prophet.