dimdik ne demek?
- Çok dik.
- Sağlıklı, zinde
Müsteşar dimdik, sert adımlar atıyor.
P. Safa - Sıkıntıları karşılayacak durumda olan, baş eğmeyen, metin.
- Çok dik bir biçimde.
- Sağa sola sapmadan, dosdoğru
Çevik adımlarla dimdik yürüyen, uzun boylu, yakışıklı, varlıklı bir adam.
R. H. Karay - Kaskatı, çok sertleşmiş olarak.
- Dikkatli, ısrarlı (bakış).
Bold upright.
Erect.
Sheer.
Upright.
Stiff.
Rigid.
Stiff as a poker.
çok
- Sayı, nicelik, değer, güç, derece vb. bakımından büyük ve aşırı olan, az karşıtı
- Aşırı bir biçimde
Galore.
Great.
Handsome.
Infinite.
Like blazes.
Perfectly.
Power of.
Profu.
dimdik ayakta durmak
- Yıkılmamak.
Draw oneself up.
dimdik duran şey
Upright