dere ne demek?
- Genellikle yazın kuruyan küçük akarsu.
- Bu akarsuyun yatağı.
- İki dağ arasındaki uzun çukur.
- Damlarda yağmur sularını toplayarak oluğa veren çinko veya kiremit yol.
- Boyu, beslenme teknesi ve aşırı taşkın dışında taşıdığı su niceliği ile en küçük akarsu.
- Genellikle yazın kuruyan küçük akarsu.
- To hurt; to harm; to injure.
- Harm.
- Valley.
- Brook.
- Stream.
- Rivulet.
- Runlet.
- Watercourse.
- Beck.
- Bourn.
- Bourne.
- Branch.
- Creek.
- Dale.
- Gully.
- Kloof.
- Runnel.
- Vale.
- Rill.
- Valen.
- Eaves trough.
- Gutter.
- Ruisseau
dere alabalığı
- Kemikli balıklar (Teleostei) takımının alabalıkgiller (Salmonidae) familyasından, eti çok lezzetli, Kuzey Amerika tatlı sularında yaygın olan bir tür.
- Brooktrout.
- Saumon de fontaine
- Salmo fontinalis
dere alabaligi
- Salmo fontinalis