cross ne demek?
- Karşıdan karşıya geçmek
Look both ways before crossing the street. / Karşıdan karşıya geçmeden önce iki yöne de bak.
- Çaprazlamak
- Geçmek.
He crossed the bridge on a bicycle. / Köprüyü bisikletle geçti.
- Çapraz işareti
- Kesişmek; karşılaşmak
- Geçirmek
- Türleri ayrı olan hayvan veya çiçekleri çiftleştirip melez çeşitler elde etmek
- Karşı gelmek
- Türleri karışmak
- Haç işareti yapmak
- Çapraz çizgiler çizmek
- Üstüne çizgi çizmek
- Haç, put, çarmıh, salip, istavroz
- İsa'nın ölümünün sembolü olarak kullanılan haç şekli
- İnto -e geçmek/girmek
We've just crossed into Russia. / Şu anda Rusya'ya girmiş bulunuyoruz.
- Üst üste atmak
- Keder, gam, elem, cefa, dert, musibet
- Dörtyol ağzı
- Melez
- Darılmış, öfkeli
- Huysuz, ters, titiz
- Aksi, zıt
- Çapraz
- Aykırı
- (over) üstünden/üzerinden geçmek/geçirmek.
- (under) altından geçmek/geçirmek.
- Karşıya geçen
- Geminin/uçağın rotasına aykırı esen (rüzgar).
cross action
- Karşı dava
cross appeal
- Karşı temyiz talebi