cevher ne demek?
Kökeni: Arapça
- Bir şeyin özü, maya, gevher.
Şu kuvvetin, cevherin sırrını öğrenmek için soruyorum.
S. F. Abasıyanık - Değerli süs taşı. Mücevher.
- İyi yetenek.
Avrupa aristokratı, cevheri tükenmeye yüz tutmuş bir insandır.
P. Safa - İçindeki metal ya da yarımetallerin çeşitli yöntemlerle ayrılabileceği doğal bileşikler ve mineraller.
- Töz.
- Ebcet hesabında yalnız noktalı harfleri hesaplamaya dayanan tarih düşürme şekli.
- Tıynet, cibilliyet, soydan gelen, haslet, tabii istidat.
- Kılıç namlusuna yapılan menevişli süs.
- Başlı başına, kendiliğinden olan.
- Bir şeyin esası, öz, maya.
- Bir şeyin özü, esası.
- Mücevher.
- Bk. töz
- Pnöma.
- Özellik.
- Güç, enerji.
- Ore.
- Jewel.
- Essence.
- Goodness.
- Ability.
- Capacity.
- Substance.
- Precious thing.
- Kernel.
- Matter.
- Base metal.
- Nucleus.
- Press.
- Erz
- Min
- Minéraux
töz
- Kök, asıl, cevher.
- Değişenlerin özünde değişmeden kaldığı varsayılan idealist kavram, cevher.
- (Yun. hypostasis, hypokeimenon = altta bulunan) : (Yunanca'da ousia = öz de aynı anlamda kullanılır.) Değişen durumlar ve niteliklere karşı kalıcı olan; bir başka şeyle ya da bir başka şeyde değil, kendi kendisiyle, kendikendisinde var olan. Öznede değil, kendinde var olan. Bağımsızca kendi içinde var olan. Spinoza'nın tanımı ile"Varoluşu için başka bir şeye gereksinme duymayan şey." Bağlılaşık kavramı -> ilinek. Modern doğa bilimleri içintöz, görüngülerin taşıyıcısı anlamında biçimsel bir kavramdan başka bir şey değildir.
- Hlk. Kel koyun, boynuzsuz koyun.
- kök, asıl, cevher
- Essence.
- Root.
- Substance.
- Base.
- Substance
cevher eritme fırını
- Roaster.
cevher fiili
- Bk. ek-fiil.
- Bk. ekeylem