bulmak ne demek?
- Arayarak veya aramadan bir şeyle, bir kimse ile karşılaşmak
Kafam her an bir konu bulmak için bin bir çeşit şeye müracaat ediyor.
H. E. Adıvar - Bir şeyi elde etmek.
- Kaybedilen bir şeyi yeniden ele geçirmek.
- Varlığı bilinmeyen bir şeyi ortaya çıkarmak, keşfetmek
Şu kuvvetin, cevherin sırrını bulmaya çalışıyorum.
S. F. Abasıyanık - İlk kez yeni bir şey yaratmak, icat etmek.
- İstenilen şeye kavuşmak, nail olmak
Kadınlık namına düşündüğüm şeylerin hiçbirini karımda bulamadım.
Ö. Seyfettin - Bir yere, bir noktaya erişmek, ulaşmak
Böylece yılın ortasını bulduk.
R. H. Karay - Herhangi bir görüşe, bir yargıya varmak
Ben de bunu akıllıca buldum.
M. Ş. Esendal - Invent.
- Discover.
- Reach.
- Meet.
- Obtain.
- Ascertain.
- Clear up.
- Cogitate.
- Contrive.
- Devise.
- Go for.
- Happen on.
- Happen upon.
- Procure.
- Provide with.
- Reason.
- Strike.
- Strike out.
- Study out.
- Turn up.
- Detect.
- Suss.
- Total.
- Trace.
- To find.
- To detect.
- To determine.
- To find out.
- To discover.
- To invent.
- To devise.
- To amount to.
- To total.
- To be punished.
- To recall.
- Attain.
- To make discovery.
- Find out.
- Mint.
- Provide.
- Rustle up.
- Secure.
- Spot.
- Work out at.
- Find.
bulma
- Bulmak işi.
- Kablolar ya da dalgalar yardımıyla gönderilebilmek için yüksek yinelenimlere yerleştirilen ses ya da resim imlerinin, almaçta izlenebilmesi amacıyla, bu yüksek yinelenimin salınımlarından ayrılması işlemi; değiştirmenin tersi olan işlem.
- Detection.
- Finding.
- Invention.
- Discovery.
- Accommodation.
- Demodulation, detection.
- Find.
- Demodulation
bulma seçenekleri
- Find options