brush ne demek?
- Fırçalamak
- Süpürmek
- Sürtünmek
- Değmek
- Fırça
- Hafifçe dokunmak, değinmek
- Fırçalama
- Sıyırmak
- Müfreze çarpışması
- Çalıllk, fundalık: çalı çırpı
- Yer yer meskun olan ormanlık bölge
- Kısa bir temas veya karşılaşma
- Elek
- Çok tüylü kuyruk, özellikle tilki kuyruğu
fırçalamak
- Temizlemek veya parlatmak için fırça ile sürtmek.
- Sık ve bataklık ormandan geçmek.
- Bir kimseyi çok azarlamak, fırça çekmek.
- To brush.
- Scrub.
brush against
- Birine veya bir şeye karşı süpürme/ovalayarak sürme
brush aside
- Önemsememek, aldırmamak.