bozuk ne demek?
- Bozulmuş olan
Daracık ve bozuk kaldırımlardan çamurlu sular akıyordu.
T. Buğra - Görevini yapamaz duruma gelmiş (organ)
Ağzındaki birkaç bozuk dişten şüphe ettim.
R. N. Güntekin - Madenî para
Hiç olmazsa birkaç kuruş bozuk ver!
M. Ş. Esendal - Kötümser, gergin, huzursuz, karışık
- Kızgın, sıkıntılı
- Türk halk müziğinde, bağlamadan biraz büyük ve meydan sazından küçük dokuz telli bir saz.
Down.
Broken.
Broken down.
Out-of-action.
Damaged.
Disordered.
Distorted.
Wrong.
Imperfect.
In bad order.
Upset.
Disappointed.
Dead.
Deranged.
Dirty.
Doric.
Embroiled.
Faulty.
Flyblown.
Foul.
On the fritz.
Gone.
Hard-set.
Haywire.
Heavy.
Hipshot.
Bumpy.
Corrupt.
Cranky.
Impassable.
Rotten.
Spoilt.
Ruined.
Out of order.
Out of action.
On the blink.
On the bum.
Inactive.
Disarranged.
Tainted.
Depraved.
Not virgin.
bozulmuş
Disgruntled.
Disillusioned.
Rancid.
Adulterated.
Corrupt.
Decayed.
Degenerate.
Disconcerted.
Off the hinges.
Impaired.
bozuk adım atma
Out of step.
bozuk akış türü
Bad stream type