box ne demek?
- Kutu
- Boks yapmak
- Kutuya koymak, kutulamak, sandığa koymak
- Sandık
- Bir kutu dolusu miktar
- Hediye kutusu, hediye
- Loca
- Şimşir
- Külübe (bakçi veya nöbetçiler için)
- Av külübesi
- At arabalarında arabacının oturduğu yer
- Yolcu veya yük kompartımanı
- Mil yatağı, göz
- Müşkül durum
- Gazet
- Yumruk atmak, yumruklaşmak, tokatlamak
- El veya yumruk darbesi
- Tokat veya yumruk atmak (bilhassa kulağa)
- Boks maçına girmek
- Kutuya veya sandığa koymak
kutu
- İnce tahta, mukavva, teneke, plastik vb.nden yapılmış, genellikle kapaklı kap
- Bu kabın alabildiği miktarda olan.
- Elektrik akımı devrelerinde birleştirme yapmak, akımı bir veya daha fazla kollara ayırmak için kullanılan araç, buat.
- Elektrik veya telefon tellerinin toplanıp bağlandığı kap.
- Bir kimsede, bir yerde, bir şeyde iyi veya kötü bir özelliğin fazlalığını belirten bir söz.
- Makaraların korunması, saklanması, sıralanması için yerleştirildikleri amüminyum, paslanmaz çelik ya da yoğruktan, yassı ve yuvarlak kap. (Ayrıca, bir makaralık film taşıdığından, makara gibi film uzunluk birimi olarak da kullanılır. Birkutu film, 35 mm'lik fimlerde,
- 000 ayaktır (yaklaşık 300 m)
- Büyük göstericilerde, aygıtın üst ve altında yer alan, verici ve alıcı makaraların takıldığı, kapaklı yuva.
- Sudan veya bir yoldan geçme.
- Canned.
box annealing
- Kutu fırında tavlama
box barrage
- Sürgü ateşi