bouncy ne demek?
- Yerinde duramayan
- Canlı
- Yaşam dolu
- Hevesli
- İstekli
yerinde
- İyi, yeterli
- Zamanı, yeri uygun düşerek, gerektiği biçimde.
- Durumunda
Answerable.
Applicable.
Apposite.
Appropriate.
Apropos.
Becoming.
Befitting.
bounce
- Sıçramak, sekmek, zıplamak (top)
- Gürültüyle veya hızla bir yere dalmak
- Zıplamak, sıçramak
- Sıçratmak, zıplatmak, sektirmek
- Karşılıksız olduğu gerekçesiyle çeki iade etmek
- (argo) yol vermek, işten atmak
- Sıçrayış, sıçrama, zıplayış
- Hayatiyet, canlılık
- Övünme, atma, martaval
- Kovma, işten atma, yol verme.
bounce pass
- Zıplatarak aktarma