borç ne demek?
- Geri verilmek üzere alınan veya ödenmesi gerekli para, başka bir şey
Vaktim yok, bana para bul, şu borcu ödeyeyim, söz verdim.
P. Safa - Birine karşı bir şeyi yerine getirme yükümlülüğü, vecibe
Vatan borcu biter bitmez ordayım.
B. S. Erdoğan - Borş.
- Bir iktisadi karar biriminin bir diğerine karşı ödemesi gereken para veya yerine getirmek zorunda olduğu yükümlülük.
- İki ya da daha çok kimseler arasında, karşılıklı olarak doğan yükümlerin tümünü belli eden türe bağı.
- Geri verilmek niyetiyle ihtiyaç sahiplerine verilen para. Müslümanlıkta faizle borç vermek haramdır, günahtır. Borcunu ödiyemiyecek durumda onların borçlarını bağışlamak veya sonraya bırakmak sevaptır. Borcunu ödeyebilecek durumda olanlar da borçlarını zamanında ödemelidirler. Ödeyemiyecek olanlar da zamanından önce alacaklıya durumlarını bildirmelidir ki, o da işlerini ona göre ayarlasın. İslam'da devletin vazifelerinden biri de borçlulara yardımcı olmaktır.
- Debt.
- Debt, loan, obligation.
- Debit.
- Loan.
- Obligation.
- Liability.
- Accommodation.
- Arrear.
- Care.
- Encumbrance.
- Arrears.
- Duty.
- Adjusted trial balance.
- Charge.
- Float.
- Commodate loan.
- Obligation
borç aktarımı
- İki kişi arasındaki borcun, alacaklısının uyumu ile üçüncü bir kişiye aktarımı.
- Eski borç yerine yeni bir borç kabullenilmek yoluyla eskisinin kaldırılması.
- Borçta ödeme süresinin uzatılması.
- Novation.
- Novation
borç alan kimse
- Borrower.