boğucu ne demek?
- Boğma özelliği olan.
- Solunumu güçleştiren
Göğsünde boğucu bir tıkanıklık vardı.
P. Safa - Çok sıcak, sıkıntı veren
Eski evinin boğucu, dertli havasından kurtulmak için komisyoncu kendini hemen sokağa attı.
H. R. Gürpınar Airless.
Close.
Heavy.
Muggy.
Suffocating.
Stifling.
Sultry.
boğma
- İncir, dut, kuru üzümün mayalandıktan sonra ilkel araçlarla damıtılmasıyla elde edilen, alkol derecesi düşük bir tür rakı.
- Boğmak işi.
- Güreş kurallarına aykırı olarak, kolun, karşı güreşçinin çenenin altından geçirilerek gırtlağa indirilmesi sonucu, güreşçinin soluk almasını önleme.
- Kısa süreli tok sesler elde etmek için pena tutan elle vurulacak tel ya da tellerin köprünün hemen yanından hafifçe sıkıştırılmasıyla sesin bir miktar susturulması.
Strangulation.
Stifling.
Smothering.
Choke.
boğucu duman
Smother.
boğucu gaz
- Yanardağ veya maden ocağı gibi yerlerde çıkan tehlikeli gaz.
Black damp.
Chokedamp.
Mofette; anhydride carbonique