bitişik ne demek?
- Birbirine dokunacak kadar yakınlaşmış veya yan yana olan
Mutfaktan bir yuvarlak gümüş tepsi içinde, cezveyi, fincanları, bitişik şeker ve kahve hokkasını getirdi.
A. İlhan - Yandaki
Bitişik odada yatan hasta bakıcı gürültüden uyanarak yanımıza geldi.
R. N. Güntekin - Yandaki ev, komşu
Asıl yalıya bitişik bir binada idiler.
R. H. Karay - Coterminous.
- Neighbouring.
- Adjacent.
- Contiguous.
- Joining.
- Touching.
- Next to.
- Next-door.
- Next-door house.
- Neighbour.
- Attached.
- Next door.
- Adjoining.
bitişik açılar
- Birer kenarları ortak, öbür kenarları zıt ışınlar olan iki açı. ( )
- Adjacent angles.
- Angles adjacents supplémentaires
bitişik ardıl
- ( )
- Immediate successor.
- Voison supérieur