ali imran suresi ne demek?
- Kur'an-I Kerimin üçüncü suresinin ismi olup Medine-i Münevvere'de nazil olmuştur. Bu sureye Eman, Kenz, Ma'niyye, Mücadele, İstiğfar Suresi ve Tayyibe de denilir. (Osmanlıca'da yazılışı: âl-i imran suresi)
ali imran
- İmran soyundan gelenler. (İmran ikidir. Birisi: Hz. Musa ve Harun'un (A.S.) babaları olan İmran ibn-i Yashür ibn-i Lavi ibn-i Yakub ibn-i İshak ibn-i İbrahim'dir (A.S.) İkincisi: Hz. Meryemin babası olan İmran ibn-i Metan ki, bu da Süleyman ibn-i Davud ibn-i İşa neslinden, bunlar da Yahuda ibn-i Yakub neslindendirler. İki İmran arasında 1800 sene geçtiği söylenir.) (Osmanlıca'da yazılışı: âl-i imrân)
ali
- Yüce, yüksek
- Hz. Ali: Ebu Talib'in oğlu. Peygamberimizin amcazadesi ve kızı Fatma (r.anha)'nın kocası. Dördüncü halife.
- Yüce, ulu, yüksek.
- Onur bakımından en üstün.
- Şan ve şeref sahibi.
- Yüce, ulu, yüksek
- Yemin eden.
- Üstün. Yüce. Çok büyük. Meşhur. Necib.
- Büyük, yüksek, şerif, celil, aziz olan. (Osmanlıca'da yazılışı: âli)
- United States prizefighter who won the world heavyweight championship three times.
imran
- Kur'an-ı Kerim'in 3. suresi.
- Evine bağlı kalan.
- Hz. Meryemin babası. (Bak: Al-i İmran)
sure
- Kur'an'ın yüz on dört bölümünden her biri
- kur’an ’ın yüz on dört bölümünden her biri.
- Kur'an-I Kerim'in 114 bölümünden her biri.
- Sura.
- In a sure manner; safely; certainly.
- Certainly knowing and believing; confident beyond doubt; implicity trusting; unquestioning; positive.
- Physically secure or dependable; 'a sure footing'; 'was on sure ground' certain not to fail; 'a sure hand on the throttle' infallible or unfailing; 'a sure sign of one's commitment' worthy of trust or confidence; 'a sure friend'.
- Certain to find or retain; as, to be sure of game; to be sure of success; to be sure of life or health.
- Definitely or positively ; 'the results are surely encouraging'; 'she certainly is a hard worker'; 'it's going to be a good day for sure'; 'they are coming, for certain'; 'they thought he had been killed sure enough'; 'he'll win sure as shooting'; 'they sure smell good'; 'sure he'll come'.
- Fit or worthy to be depended on; certain not to fail or disappoint expectation; unfailing; strong; permanent; enduring.