aldatmak ne demek?
- Beklenmedik bir davranışla yanıltmak
Genç kızı aldatmak için dil dökmeye başlamıştır.
P. SafaAma bu münferit hayranlıklar aldatmamalı bizi.
C. Meriç - Karı ve kocadan biri eşine sadakatsizlik etmek, ihanet etmek.
Kocasını en yakın arkadaşıyla aldatmış.
- Karşısındakinin dikkatsizliğinden, ilgisizliğinden yararlanarak onun üzerinden kazanç sağlamak
Üç defadır bu yezit beni aldatıyor.
B. Felek - Birine verilen sözü tutmamak, yalan söylemek.
Yine bizi aldattı, görüşmeye gelmedi.
- Bir şeyin görünürdeki durumu, o şeyin niteliği bakımından yanlış bir kanı vermek
Dekor, tarihî esvap gözleri aldatıyor.
Y. K. Beyatlı - Ayartmak, kötü yola sürüklemek, baştan çıkarmak, iğfal etmek.
Genç kızı aldatmak için dil dökmeye başlamıştır.
P. Safa - Oyalamak, avutmak.
- Sell smb.
- Packet.
- Take for a ride.
- Cheat.
- Delude.
- Two-time.
- Be unfaithful.
- Deceive.
- Defraud.
- Fake.
- Feint.
- Bamboozle.
- Bilk.
- Cuckold.
- Do down.
- Double-cross.
- Play smb.
- False.
- Finagle.
- Gammon.
- Gull.
- Have.
- Hocus.
- Hoodwink.
- Beguile.
- Dupe.
- Fool.
- Sell.
- To mislead.
- To cheat.
- To deceive.
- To fool.
- To swindle.
- To defraud.
- To delude.
- To trick.
- To hoodwink.
- To beguile.
- To fox.
- To dupe.
- To take sb in.
- To be unfaithful.
- To cuckold.
- To cheat on sb.
- Burn.
- Cajole.
- Carve up.
- Chisel.
- Cozen.
- Diddle.
- Double cross.
- Fob off sb off.
- To lead sb up the garden path.
- Have sb.
- Hoax.
- Humbug.
aldatma
- Aldatmak işi.
- Karşısındakine bilerek oyun verip açığını yakalama.
- Bilgisayar korsanlarının kullandığı aldatmaca yöntemi.
- Bir oyuncunun karşı takım oyuncusunu şaşırtmak ve kendi hareketini gizlemek için yaptığı değişik hareket.
- Deception.
- Deceit.
- Cheat.
- Chicanery.
- Dupery.
- Eyewash.
aldatma kabiliyetine haiz
- Belgeler üzerinde tespit edilen tahrifat veya sahteciliğin nitelik yönünden profesyonelce tasarlandığı, ancak teknik cihaz kullanılarak tahrifat veya sahteciliğin anlaşılabileceği yönünde yapılan değerlendirme, iğfal ve ikna kabiliyetine haiz.