akdetmek ne demek?
Kökeni: Arapça-Türkçe
- Sözleşme yapmak.
- İmzalamak
Hükûmet tarafından Belgrat'a dostluk muahedesini akdetmek için gönderilmiştim.
Y. K. Beyatlı - Yapmak, düzenlemek, tertip etmek
İlk işi de Yunanlılar’ın o kadar susadıkları sulhu akdetmek olur.
Y. Kemal - Bağlanmak, kararlaştırmak.
- Negotiate.
- To make.
- To contract.
- To draw up.
- To conclude.
- To enter into.
- To execute.
- To covenant.
- To sign.
- Strike.
sözleşme
- Hukuki sonuç doğurmak amacıyla iki veya daha çok kişinin, kuruluşun karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarıyla gerçekleşen işlem, bağıt, akit, mukavele, kontrat
- Bu işlemi gösteren belge, mukavelename.
- Sözleşmek işi.
- Sözlü veya yazılı olarak yapılan icap ve kabul irade bildirimlerinin birbirlerine uygun bir biçimde birleştirilmesiyle hazırlanan ve taraflarca imzalanan belge.
- İki ya da daha çok kişinin bir şeyi yapmak ya da yapmamak üzere aralarında anlaşmalarını dile getiren bağlayıcı uzlaşma . Toplumsözleşmesi (Contrat Social): J. J. Rousseau'nun temel kavramı. İnsanların bir toplum kurmak, özgürlüğü ve eşitliği herkese sağlamak için, özgürlüğü genel istence aktarmak üzere kendi istekleriyle uzlaşmaları.
- Contractual.
- Agreement.
- Articles.
- Contract.
- Engagement.
akdetme
- Akdetmek işi
- Concluding
akdedilme
- Akdedilmek durumu.
- Conclusion.