abes ne demek?
Kökeni: Arapça
- Gereksiz, lüzumsuz, yersiz, boş
Artık söylemekte bir mahzur olmadığından gizlemek abes.
R. H. KarayAnnem eniştemizin bu son sözlerini dinlemeyi artık abes bulurdu.
A. Ş. Hisar - Münasebetsiz.
- Akla ve gerçeğe aykırı.
- Karışık, düzensiz.
- Bkz. saçma
- Davarın kuyruğunda kuruyup kalan bevl ve ters.
- Gereksiz bir biçimde
- Anlamsız, saçma şey
- Vain.
- Absurd.
- Nonsense.
- Unreasonable.
- Meaningless.
- Nugatory.
- Trivial.
- Senseless.
- Foolish.
- Unnecessary.
- Useless.
- Futile.
saçma
- Bir tür balık ağı, serpme ağ.
- Yersiz, akla aykırı, tutarsız söz
- Saçmak işi.
- Avda kullanılan fişeklerin içine konulan, türlü boylardaki küçük ve yuvarlak kurşun tanesi
- Akla uygun olmayan, yersiz bulunan, pestenkerani, absürt.
- Böyle söz söyleyen veya iş yapan.
- Mantık kurallarını bozan, tersine çeviren. // Saçma bir düşünce, öğeleri birbirini tutmayan, birbiriyle bağdaşmayan düşüncedir. Saçma bir yargı kendi içinde tutarsız olan ya da tutarsızlığı içeren bir yargıdır. Saçmayı anlamsızdan ayırmak gerekir. Çünkü saçmanın bir anlamı vardır, ama bu anlam çelişiktir, yanlıştır. Oysa anlamsız olan ne doğru ne de yanlıştır.
- Av fişeği kovanına doldurulup kovan içindeki barutun yanmasından meydana gelen gazların basıncı ile hız kazanan küresel veya dönel biçimde metal tanecik.
- Yersiz, akla aykırı, tutarsız söz
- Serpme ağı.
abes bulmak
- Gereksiz, saçma sapan olarak kabul etmek
abes kaçmak
- Uygun düşmemek.
- Yersiz düşmek.