açmak ne demek?
- Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek
Kapıyı açan hizmetçi benim kadın olduğumu anlamadı.
S. F. Abasıyanık - Bir şeyin kapağını veya örtüsünü kaldırmak
Örtüyü açmaya mecburum.
R. H. Karay - Engeli kaldırmak.
- Sarılmış, katlanmış, örtülmüş veya iliklenmiş olan şeyleri bu durumdan kurtarmak
Kadın hamalı dışarı çıkardı, sonra çantasını açıp birkaç lira çıkardı.
M. Ş. Esendal - Bir şeyi, bir yeri oyarak veya kazarak çukur, delik oluşturmak.
- Tıkalı bir şeyi bu durumdan kurtarmak.
- Çevresini genişletmek.
- Birbirinden uzaklaştırmak.
- Almacı çalıştırmak için düğmeye basmak ya da düğmeyi çevirmek.
Offer.
Lead.
Uncurl.
Unpin.
Clear off.
Decompress.
Open.
Elaborate.
Open up.
Uncover.
Unclose.
Unwrap.
Clear away.
Clear.
Clear up.
Expand.
Open out.
Spread out.
Unfold.
Unfurl.
Untie.
Undo.
Unbind.
Unlock.
Turn on.
Switch on.
Ring up.
Disclose.
Sharpen.
Whet.
Bring up in conversation.
Bring up the.
Bare.
Break.
Confide.
Dilate.
Expose.
Sink.
Spread.
Unloosen.
Unwind.
Power on.
To open.
To uncover.
To unfold.
To spread.
To shave off.
To clear up.
To inaugurate.
To untie.
To unravel.
To solve.
To make lighter.
To disclose / to mention.
To let know.
To suit a person.
Einschalten, zuschalten
Allumer
açma
- Orman içinde ağaç kesme veya yakma yoluyla tarıma elverişli bir duruma getirilen arazi.
- Bir çeşit susamsız, kalınca, yağlı çörek.
- Açmak işi.
- Girecek veya çıkacak yer.
- Yerde kapalı güreşen güreşçiyi, güç kullanarak oyun uygulanabilir duruma getirme.
- Bk. ağartma
- Ses düğmesi yardımıyla sesin gürlüğünü artırma. Kısmanın karşıtı.
- Menfez.
Decompression.
Opening.
açma banyosu
- Bk. ağartma banyosu