ışık ne demek?
- Cisimleri görmeyi, renkleri ayırt etmeyi sağlayan fiziksel enerji, erke, ziya, nur, şavk
Okuyabilmek için kapıdaki ışık yeterli değildi.
H. E. Adıvar - Bir yeri aydınlatmaya yarayan araç.
- Elektrik.
- Resim sanatında ışıklı, parlak yer.
- Mutluluk, sevinç veya zekâdan doğan, özellikle yüzde ve gözlerde beliren parıltı
Bütün gözlerden manalı ışıklar sıçrıyordu.
P. Safa - Yol gösteren, aydınlatan kimse, düşünce, eser vb
Sevgili Behçet Necatigil şiirimizin vazgeçilmez ışıklarından biri olarak ayrıldı aramızdan.
N. Cumalı - Yüksek derecede ısıtılan cisimlerin veya çeşitli enerji biçimleriyle uyarılan cisimlerin gaz ışı yaydığı gözle görülen ışıma.
- Yönetmenin, sahnenin ya da salonun aydınlatılması için verdiği buyruk.
- Göze uyarımda bulunan ve beyin tarafından yorumlandığında görme duyusuna, yani görülebilir ışığa yol açan elektromıknatıs ışınım. Başka bir deyişle, ışımayla yayılan ve görme duyusuyla algılanan erke biçimi. (Bu elektromıknatıs ışınım, 4x10-7 m ile 7,7x10-7 m arasındaki dalga uzunluklarında yer alır. Dalga uzunluklarındaki değişiklikler gözde değişik duyulara yol açarak değişik renkleri oluşturur).
- Aydınlık, ziya.
- Mutluluk, sevinç veya zekadan doğan, yüzde ve gözlerde beliren parıltı.
- Mec. Yol gösteren, aydınlatan, önderlik eden kimse.
- Light.
- Gleam.
- Lamp.
- Luminary.
- Photo-.
- Beam.
- Light (luminous energy.
- Any source of light.
- Bathe.
- Doppler effect.
- Lights!.
- Licht
- Lumière!
- Lumière
ışık açısı
- Işıkların belli açılan. Plastik görünümü elde etmek için ışık genellikle yukarıdan sahne tabanına kırkbeş derecelik bir açıyla verilir. Ayrıca, ışıklar iki yandan geliyorsa birbirlerine doksan derecelik, üç yönden geliyorsa kırkar derecelik açılarla kesişirler.
- Bir göstericiden gelen ışık demetinin görüntülüğe düşüş açısı.
- Light beam angle.
- Beam angle.
- Lichtbündels Winkel
- Angle de faisceau lumineux
- Angle d-ouverture de faisceau
ışık ağrısı
- Photalgia.