ölü ne demek?
- Hayatı sona ermiş olan, artık yaşamıyor olan, diri karşıtı
Bir gün gelip ölülerimizi parayla taşıtacağımızda şüphe yok.
M. Ş. Esendal - Ölmüş insan, müteveffa, mevta.
- Hayvan leşi.
- Sönük, güçsüz.
- Çok durgun, hareketsiz.
- Yaşanılmayan veya çok durgun, hareketsiz
Ölü kentler, boş kaleler, eski saraylar.
N. Cumalı - Sıcaklığı, canlılığı olmayan.
- Dead.
- Lifeless.
- Deceased.
- Defunct.
- Exanimate.
- Inanimate.
- Stone-dead.
- The dead.
- Corpse.
- Carcass.
- Casualty.
- Stiff.
- Remains.
- Deathly looking.
- Spiritless.
- Feeble.
- Weak.
- The dead man.
- The deceased.
- The defunct.
- Body of a person.
- Breathless.
- Dead person.
- Featureless.
- Still.
ölü açı
- Doğal veya yapay bir engel dolayısıyla gözetlemenin veya atışın mümkün olmadığı yer veya bölge.
ölü açımı
- Yargıç önünde bir ölü gövdesinin baş, göğüs ve karnının açılması.
- Autopsy.
- Post-mortem examination, autopsy.
- Autopsie